Mustafa Saim Uysal:  2025’e hakikat makroekonomik görünüm

tarafından
4 weeks önce

2024 yılını bitirmeye az kaldı. Yıl sonuna doğru makroekonomik görünümünü bu yazı çerçevesinde değerlendirmeye çalışmanın uygun olacağını düşündük. Bu çerçevede önce küresel iktisadi faaliyeti ve ardından Türkiye ekonomisinin makroekonomik görünümünü özetlemeye çalışalım.

Küresel iktisadi faaliyet

Bilindiği üzere ABD seçimleri Başkan Trump’ın hâkim üstünlüğü ile sona erdi. Trump’ın Çin ile mücadelesi, ticaret savaşları, Tayvan problemi, gümrük vergileri, jeopolitik koşullar, enerji krizleri, küresel resesyon riski, tekrardan gündeme gelecek maliyet kaynaklı enflasyon, iklim krizi, doların güçlenmesinin artacağı konuları gündemi işgal edecek. Bilindiği üzere dünya sermaye piyasalarının yaklaşık yarıya yakını ABD politikalarından etkilenmektedir. Dünya GSYH’nin dörtte biri Amerika’ya ait.

“The Economist”in 2025 yılı kapağındaki sembollerin uzmanlara göre yorumu da jeopolitik çalkantılar artacak, ABD- Çin ilişkilerindeki gerginlikler hızlanacak, ticaret savaşları ile korumacılık gündeme gelecek yönünde. Göç, sınırlar, göçmenler sorunları yoğunlaşacak. Uluslararası ticaret yeniden şekillenerek yeni dengeler oluşacak. Küresel imalat sanayi zayıf seyrediyor. Genellikle ekonomik büyümenin kaynakları, hizmet sektörü, jeopolitik riskler ve arz yönlü faktörler emtia fiyatlarının belirlenmesinde etkili oluyor. Petrol fiyatları oynak seyretse de gidişat aşağı yönlü. Küresel ortamda merkez bankaları gelecek yıl ticaret ve sanayinin daralmasını azaltmak için parasal sıkılığının derecesini düşürebilir ve faiz indirimlerine gidebilirler. Gerilim ve belirsizlikler küresel risk iştahını arttıracak. Özetle dünya ekonomisi gelecek yıl çok zorlanacak OECD dünya ekonomisinin 2025 yılında%3.2 büyüyeceğini öngördü. Ülkemiz için büyüme tahmini de aynı oranda.

ÜLKEMİZİN MAKROEKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

Makroekonomik büyüklükleri Büyüme, İstihdam, Enflasyon ve Para Politikası, Dış Denge (Ödemeler Dengesi),Bütçe (İç Denge), Borçlar başlıkları ile kısaca özetleyelim;

Büyüme

2024 yılı itibariyle büyümemiz ekonominin soğuması ile %2,5 ile %3’ler civarına indi. Ortalama potansiyel büyüme oranımız %5’ler civarındayken son beş yılda yaşanan inişli çıkışlı yanlışlıklarla%3’lere indi. Bu yılın sonu itibariyle 4. çeyrekteki soğumanın (veya yavaşlamanın) oranına göre büyümemiz gerçekleşecek. Türkiye’nin son yıllarda büyümesi genellikle “Hizmetler” ağırlıklı. 2021 itibarıyla “Sanayi Üretim Endeksi”ni 100 olarak dikkate aldığımızda 3 yıl sonra 2024’te ancak 104.4’e gelebildi. Üretken kapasitemiz 2014’ten beri değişmiyor (UNCTAD Üretken kapasiteler Endeksi).Harcama yönünden de en büyük katkı özel tüketimden geliyor. Resmi istatistiklerde kişibaşı GSYH 13.243 dolar (2023) görünse de gerçekte GSYH’ye üretim yönünden katkıda bulunan mültecileri dikkate aldığımızda bu tutar çok da aşağıda.

İSTİHDAM

2024 yılında çalışabilir nüfus 66 milyon kişi. Yaklaşık 36 milyon çalışanımız, 3.1 milyon işsizimiz var. Genel işsizlik oranı %8.6. Ancak iş aramayı bırakanların sayısı buna dahil değil. İş bulma ümidi olmadığı için iş aramayı bırakan kişi sayısı 2 milyon 171 bin kişi. Atıl işsizlik, iş aramayı bıraktığını varsaydıklarımız dahil oranı (%25.6) çalışabilir nüfusun her beş kişiden biri işsiz.

En kötüsü de 15-29 yaş arasındaki geleceğimizin teminatı gençlerimizden ne eğitimde ne de çalışmakta olanların oranı %27.9 ile OECD birincisiyiz. Gençlerimize yeni iş alanları yaratamıyoruz. Kadınlarımızın iş gücüne katılım oranı erkeklerimizin yarısı kadar (%35’lerde). Kadınlarımızı daha çok iş alanına dahil etmeliyiz. İşgücüne katılım oranı genelde %54. Orta gelir tuzağından çıkabilmemiz için bu oranı %70’lere yükseltmeliyiz. Eğitimimizi mesleki konularda uzmanlık yetiştirecek şekilde acilen reformize etmemizde yarar var.

Enflasyon/ para politikası

Seçimler sonrası %50’ye yükseltilen politika faizi sekiz aydır sabit. En son Kasım ayında politika faizi değiştirilmedi. Son Para Politikası Kurulu Kararı’ndaki vurgular önemli. Talep dezenflasyonu destekleyici seviyeye geldi. Hizmet enflasyonundaki iyileşme belirginleşiyor. Beklentiler ve fiyatlamalarda iyileşme eğilimi var. Maliye politikasında eşgüdüm artıyor. TÜFE %48.58,ÜFE %32.24.

Enflasyonda sadece baz etkisiyle düşüş yaratabildik. Fiyatlamaları ve bekleyişleri tam anlamıyla rasyonalize edemedik. Piyasa katılımcıları on iki ay sonraki enflasyonu %27’lerde beklerken reel sektörün beklentisi %50, hane halkının beklentisi ise %67’lerde. Yıl sonu %44 bekleniyor. Enerji enflasyonunda OECD ülkeleri arasında birinciyiz. Mehmet Şimşek’in “Rasyonele Dönüş Programı”nın sahiplenme oranı sadece Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda. Maliye politikası desteği zayıf. Sadece Ödemeler Dengesi kırılganlığının önlenmesinde mesafe alındı. Rezervler biriktirildi, CDS’lerimiz 272’lere indi.

Fiyat istikrarı politikasında tüm olumlu çabalarına rağmen Merkez Bankası yalnız kaldı. Programa “güven” yeterince sağlanamadığından toplumun tüm kesimlerince sahiplenilmiyor. Hizmet enflasyonunda katılık zayıflasa da devam ediyor. Cari işlemler dengesi ekonominin soğumasıyla beraber 3. çeyrekte ivme kazandı. Enflasyon Raporuna göre 2024-2026 yıllarında enflasyon tahminini sırasıyla %44- %21-%12. Parasal sıkı duruş devam ediyor.

Sadece kamu yeterince harcamasını disipline edip fedakârlık yapmıyor. Bütçe açığı Neredeyse 2 trilyona yaklaştı, para arzı (M3) %44-45’lerde, TCMB kuru baskılama amacı ile likidite arttırmak zorunda kalıyor. Bu da bir nevi para basmak anlamına geldiğinden enflasyonu tetikliyor. Enflasyon mücadelesi uzun ve meşakkatli bir süreç. Bu haftaki yazı konusu haftalık yazı kapsamını aştığından devamını (2025’e Doğru Makroekonomik Görünüm II, Ödemeler Dengesi (Dış Denge), Bütçe (İç denge), Borç Göstergeleri, Sonuç ve Değerlendirme bölümleri) haftaya sonuçlandıracağız.

/*

Yazarın izniyle Gözlem Gazetesi’nden yeniden yayınlandı

Don't Miss

Akbank Genel Müdürü Gür 2025’te sektör bilançoları için rahatlama öngörüyor

Akbank Genel Müdürü Kaan Gür, enflasyondaki düşüş eğiliminin devamıyla birlikte sektör için

AB’den dikkat çeken Türkiye raporu: Ekonomide başarılı bir sınav veriyor

Avrupa Birliği Komisyonu, Türkiye ekonomisine ilişkin yüksek jeopolitik riskler ve belirsizlikler karşısında