TCMB’nin web sitesinde yukarıdaki başlıkta yer alan bölümündeki açıklamaların son günlerde yaşanan faiz indirimleri ile yıl sonu enflasyon hedefi olan %21’in %24 şeklindeki revizyon sonrası tartışmaları açısından kısaca özetlemenin yararlı olacağını düşündük. Anılan bölümde yer alan açıklamalara göre; “Ekonomi politikalarının temel amacı toplumsal refahı arttırmaktır. Refahın artması için de sürdürülebilir büyüme sağlanmalıdır. Sürdürülebilir büyüme ve refahın artırılmasına ilişkin olarak merkez bankalarının en temel katkısının fiyat istikrarının sağlanması ve sürdürülmesi yoluyla olacağı konusunda fikir birliği vardır.
Merkez Bankası bağımsızlığının enflasyonla mücadelede önemli bir araç olduğu ampirik çalışmalarda görülmektedir. Özellikle yüksek ve kronik enflasyon geçmişine sahip ülkelerde (Adeta ülkemizin enflasyon geçmişini tanımlıyor.) enflasyonu en az maliyetle düşürmek için merkez bankasının bağımsız olması gerektiği görüşü genel kabul görmektedir. Enflasyon hedeflemesi rejiminin başarılı olmasında fiyat istikrarı amacına sıkı biçimde bağlı, bağımsız, hesap verebilir ve güvenilir merkez bankasının varlığı ön koşuldur. Bu rejimin uygulanmasında araç bağımsızlığına sahip olunması, mali ve siyasi baskılara maruz kalmadan enflasyon hedefine odaklanılması son derece önem taşımaktadır.”
Son günlerde yaşanan yıl sonu enflasyon hedefi revizyonu ile faiz indirimleri zamanlaması tartışmalarının Merkez Bankası bağımsızlığı açısından irdelenmesini faydalı buluyoruz. Prof. Dr. Selva Demiralp Hoca’nın söylemi ile “Türkiye’de enflasyonu düşürmek hiçbir zaman siyasi öncelik olmamıştır. Bu nedenle “Merkez Banka”mız siyasi otoritenin kendisine tanımladığı alan çerçevesinde hareket etmeye çalışıyor.” Aralık ve Ocak aylarındaki faiz indirimlerinin tüm koşullar (beklentilerin düzeltilmesi ve uzun vadeli tahvil faizlerinin iyileştirilmesi) sağlanmadan gerçekleştirilmesi erken olmuştur. Her ne kadar Merkez Bankası duyurularında sıkı para politikasının devam edeceği yönünde güçlü vurgulamalar yapmaya devam etse de son yıl sonu hedef revizyonu ve Mart ayındaki indirim beklentilerinin yoğunlaşması bu konudaki çelişkiyi kamuoyunda ortadan kaldırmaya yetmemiştir.
Enflasyon raporlarındaki “Çıktı Açığı” revizyonlarının sürekliliği büyümeden çok fazla fedakarlıkta bulunmak istenmediği izlenimini doğuruyor. Aslında para politikası 2024 yılında enflasyonun %75’lerden %44’lere getirilmesiyle bir ölçüde başarılı olmuştur. Defalarca yazdığımız gibi ekonomi politikasının bütüncüllüğü sağlanmadığından (mali disiplin eksikliği ve maliye politikası önlemlerinin yetersizliği) başarı sınırlı kalmıştır. Geçmiş tecrübeler gösteriyor ki faiz indirimleri sonrası faiz artırımları aynı kolaylıkla yapılamamaktadır. Şubat başında 300 baz puanlık yıl sonu enflasyon tahmini revizyonundan çok değil 15 gün önce Merkez Bankası açıklama metnindeki “Öncü veriler Ocak ayında öngörülerle uyumlu bir artışa işaret etmektedir” gerekçesiyle 250 baz puan politika faizi indirilmiştir. Aynı açıklamada Aralık enflasyonunun ana eğiliminin gerilediği belirtilmişken iki hafta sonra enflasyon raporu ile yıl sonu enflasyonunun 300 baz puan yükseltilmesi bir başka çelişki olmuyor mu? Bu konularda iletişim politikası da yetersiz.
TCMB’nin bir tek iletişim yolu olmalı, o da sayın başkan tarafından. Aksi halde son enflasyon toplantısındaki “enflasyonda yapışkanlık ve hurafe” tartışmaları gibi istenmeyen izlenimler yaratılabiliyor.
2024 yılı sanayi üretim endeksleri açıklandı. Takvim etkilerinden arındırılmış sanayi üretim endeksi 2021 yılından bu yana yıllık bazda %7, aylık bazda ise %5 arttı. Ekonomideki soğumanın yetersizliği görülmüşken faiz indirimlerine devam edilmesi ve Şubat başında yıl sonu enflasyonunun yukarı yönlü revizyonuna rağmen 2026-2027 tahminlerinin aynı bırakılması büyüme-enflasyon ödünleşmesinde TCMB’nin araç bağımsızlığını yeterince aktif kullanmadığı ve TCMB’nin hareket alanının daraltıldığı sonucunu doğuruyor.
Son yedi yılda gittikçe acımasızlaşan bir hayat pahalılığı yaşanıyor. Yılbaşı’nda ücretli ve emekliye yapılan beklenti enflasyonuna paralel düşük zamlar Şubat başında yükseltilen enflasyon tahminine göre yetersizliği daha da artmadı mı? Yılın daha ilk ayında açlık sınırı asgari ücreti geçmiş durumda. Para politikasındaki bu zikzaklar halkın izlenen programa zaten az olan “güven”ini daha da azaltmış olmuyor mu? Piyasanın düşük enflasyon beklentisine (%27) rağmen reel sektör (%50) ve hane halkının (%58) beklentilerini olumluya çevirmeden para politikasının başarı şansı kalır mı?
Yazarın izniyle GÖZLEM Gazetesi’nden yeniden yayınlandı