ABD Başkanı Donald Trump, Çin ile yürüttüğü ticaret savaşını kaybetmeye çalışıyor olsaydı, muhtemelen bugün yaptıklarından farklı bir şey yapıyor olmazdı. Trump’ın ticaret politikası, Çin’in jeopolitik gücünü artırma, askeri cesaretini besleme ve hem ABD’nin küresel itibarı hem de ekonomisini zayıflatma potansiyeline sahip.
Bu ayın başında Trump, Çin’den ithal edilen tüm ürünlere %145 gümrük vergisi uyguladı. Çin ise buna karşılık olarak ABD ürünlerine %125 vergi getirdi ve ek olarak hedefli ekonomik yaptırımlar başlattı. Bu, klasik bir misillemeli ticaret savaşı: İki ülke birbirine ticaret bariyerleri uygulayarak geri adım attırma çabasında.
Ancak Trump yönetimi, üstünlüğün kendilerinde olduğunu savunuyor. Hazine Bakanı Scott Bessent, “Biz onlara bizimkinden beşte bir kadar ihracat yapıyoruz, bu onlar için kaybedilecek bir savaş,” dedi. Ancak bu bakış açısı yanlış. Amerikan ekonomisinin Çin ürünlerine bağımlılığı, ABD için büyük bir zayıflık. Çin, dünya genelinde en büyük akıllı telefon, güneş paneli, nadir toprak mineralleri, mutfak eşyaları, oyuncak ve elektronik üreticisi konumunda.
📦 Tedarik zincirlerini yeniden inşa etmek, yıllar hatta on yıllar sürebilir. Çin, bu ürünlerin çoğunu küresel ölçekte tek başına tedarik ediyor. ABD’nin alternatif ülkelere yönelmesi kolay değil.
Çin ise ABD’ye olan ithalat bağımlılığı açısından çok daha avantajlı. Soya fasulyesi ve sorgum gibi ürünleri başka ülkelerden temin edebiliyor. Ayrıca Çin, iç talebi teşvik ederek üretimi destekleyebiliyor ve şirketlerini sübvanse edebiliyor. Bu da Çin’e ekonomist Adam Posen’ın tanımıyla “tırmanma üstünlüğü” (escalation dominance) kazandırıyor.
Çin Hazırlıklı, ABD Dağınık
/*! This file is auto-generated */!function(d,l){“use strict”;l.querySelector&&d.addEventListener&&”undefined”!=typeof URL&&(d.wp=d.wp||{},d.wp.receiveEmbedMessage||(d.wp.receiveEmbedMessage=function(e){var t=e.data;if((t||t.secret||t.message||t.value)&&!/[^a-zA-Z0-9]/.test(t.secret)){for(var s,r,n,a=l.querySelectorAll(‘iframe[data-secret=”‘+t.secret+'”]’),o=l.querySelectorAll(‘blockquote[data-secret=”‘+t.secret+'”]’),c=new RegExp(“^https?:$”,”i”),i=0;i
Pekin yönetimi, 2018’deki ticaret savaşından bu yana enerji, tarım ve çip üretimi gibi stratejik alanlara yatırım yaptı. Amaç, Amerikan ithalatına bağımlılığı azaltmak ve iç tüketime dayalı bir ekonomi inşa etmek. Çin lideri Xi Jinping, bu stratejiyi “aşırı koşullarda ekonominin işleyişini sürdürmek” olarak tanımlıyor.
Bu süreçte Çin, ekonomik silahlarını da devreye soktu:
-
Nadir toprak minerallerinin ihracatını kısıtladı
-
Google ve DuPont hakkında antitröst soruşturmaları başlattı
-
Boeing ile tüm iş ilişkilerini durdurdu
-
Apple ve Tesla gibi büyük ABD firmalarının Çin’de faaliyet göstermesini yasaklayabilir
-
Nükleer seçenek olarak görülen ABD tahvillerini (760 milyar dolarlık portföy) satabilir
Oxford Üniversitesi’nden Yeling Tan’a göre, “Çin bu savaşa hazırlıklı. ABD ile uzun vadeli bir ekonomik çatışmaya girmeye hazır.”
ABD’nin Avantajı: Müttefikleri Ama…
ABD’nin elindeki en büyük koz: müttefik ülkeler. Avrupa, Kanada ve Doğu Asya’daki ülkelerle birlikte Çin’e karşı birleşik bir cephe oluşturulabilirse, Çin’in ihracat pazarları daraltılabilir ve bu savaş daha az maliyetle kazanılabilir. Ancak bu senaryo için:
-
Yeni sanayi yatırımları,
-
Küresel tedarik zinciri denetimi,
-
Aşamalı gümrük tarifesi stratejisi ve
-
Uluslararası güven tesisine ihtiyaç var.
Fakat Trump, bunların tam tersini yapıyor:
-
Yatırımları azaltıyor,
-
Vergileri hızla artırıyor,
-
İş dünyasına net mesaj veremiyor,
-
Müttefiklerle çatışıyor ve onları tarifelendiriyor.
Bu koşullarda bir anti-Çin koalisyonu kurmak neredeyse imkânsız. Diğer ülkeler, güvenmedikleri bir liderin çağrısına kulak asmayacaktır.
Amerikan Seçmeni Çin’e Karşı Ama…
ABD kamuoyunda Çin’e karşı bir duruş var. 2024 seçimlerinde seçmenlerin en büyük endişesi enflasyon. Trump’ın önceki dönemdeki tarifeleri büyük fiyat artışlarına yol açmadı, ancak bu kez fiyat artışları kaçınılmaz. Bu da Trump’ın seçim şansını riske atabilir.
Ayrıca, Çin’in misillemeleri ve iş dünyasında artan belirsizlik, ekonomik durgunluk riskini beraberinde getiriyor. Ekonomistler, 1970’ler tarzı stagflasyon (yüksek enflasyon + yüksek işsizlik) konusunda uyarıyor.
Trump bile bu seviyede ekonomik krize dayanamayabilir. Daha önce tahvil piyasasındaki kriz nedeniyle tarifelerini “duraklatmıştı”. Öte yandan Xi Jinping’in bir seçim baskısı yok. Çin “beklemeyi bilen” bir ülke.
Sonuç: ABD Ekonomik Zararla Kalabilir
Trump geri adım atmak zorunda kalabilir. Çin, sembolik bazı tavizlerle Trump’a çıkış yolu sunabilir. Ya da çok sayıda sektöre “istisna” getirilerek tarifelerin anlamı kalmaz.
Her iki senaryoda da sonuç net:
🔻 ABD kendi ekonomisine zarar verirken Çin önemli kazanımlar elde edebilir.
Zaten son dönemde:
-
İspanya, Çin’le ilişkileri güçlendireceğini açıkladı
-
AB, Çin ile ticaret görüşmelerini yeniden başlattı
-
Güney Kore ve Japonya, Çin’le serbest ticaret müzakerelerine dönüyor
-
Vietnam onlarca yeni ekonomik anlaşma imzaladı
-
Xi Jinping, Güneydoğu Asya turunda
🛑 Jeopolitik Etkiler: Savaş Riski Artabilir
Ticaret savaşı sadece ekonomiyle sınırlı kalmayabilir. Çin, ekonomik ablukaya dayanabileceğini gösterirse, Tayvan gibi konularda askeri adımlar atma konusunda cesaretlenebilir. Bu da gerçek bir savaş riskini artırır. Yani Trump’ın eleştirdiği “felaket askeri müdahalelere” benzer bir tablo, bu kez onun eliyle ekonomik cephede yaşanabilir.