İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) ilk faiz indirimi için Aralık ayının masada olduğu görüşünü dile getirdi.
14. Uluslararası Resort Turizm Kongresi’nde bulunduğu Antalya’da basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Aran, makro ekonomik gündem ve bankacılık sektörüyle ilgili soruları da yanıtladı.
Aran’ın açıklamalarında öne çıkan ifadeleri şunlar oldu:
Ben 2,88’lik Ekim enflasyonunu görmeden önce Kasım ayında faiz indiriminin masada olduğunu düşünüyordum. Ama bunu gördükten sonra Kasım ayında bir faiz indirimini beklemek çok mantıklı değil.
O nedenle Kasım ayı beklentim tabii ki sıfırlandı. Ama Aralık ayını masadan kaldırmış değilim. Aralık ayında bu sefer 2,5 puanlık bir faiz indirimini hâlâ masada ve ihtimal dahilinde görüyorum. Onun için de Kasım ayı enflasyonunu görmemiz gerekiyor.
Kasım ayı enflasyonu yüzde 2’nin altında gelirse bu Merkez Bankası’na Aralık ayında faiz indirimi yaparak yıla başlama imkanı tanır. Bu da aslında ekonomide öngörülebilirliğin sağlanması adına ve hepimizin 2025 planlarını yaparken Merkez Bankası’nın atacağı adımları öngörebilmemiz adına oldukça da yararlı olur. Ben ülkemiz ekonomisinin bu kez bu 2,5 puanlık indirime ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
“Aralık ayındaki indirimden kolay vazgeçmemek lazım, çünkü o indirim bize nefes aldıracak bir indirim”
Sene sonundaki enflasyonun hala tüm bu şartlarda kasım ve aralık ayı ortaya çıktığında ben yüzde 44’lü seviyede olacağını, yüzde 44’lü bir enflasyonla yılı kapatacağımızı düşünüyorum.
Politika faizinin yüzde 50 olduğunu dikkate aldığımızda yüzde 44’lük yılsonu enflasyonunun Merkez Bankası’na dediğim 2,5 puanlık indirimi yaptırabileceğini; yüzde 47,5’lik bir politika faizi ve yüzde 44’lük bir yıllık enflasyonla 2025 yılına başlayabileceğimizi düşünüyorum.
Geçen yıl 2023 yılında Kasım ayında bu kongreye geldiğimizde o zaman sizlerle beraber konuşurken kasım ayında politika faizi yüzde 40’mış, Aralık ayında ne olur sorusunu gene sormuşsunuz. Ben de o zaman aralık ayında 2,5 puanlık artırım beklediğimizi ve yıla 42,5 ile gireceğimizi, Merkez Bankası’nın duyurduğu 2024 yılı enflasyon beklentisinin orta bandının 36, üst bandının 42 olduğunu, bu beklentideki bir Merkez Bankası’nın 42,5’lik bir politika faiziyle yıla başlamasının enflasyonla mücadele konusundaki kararlılığını göstermek adına önemli bir adım olacağını söyleyip 2,5 puanlık artırım bekliyoruz demişim ve aralık ayında 2,5 puanlık artırım olmuş.
Enflasyon beklentisinin en üst puanı 42 iken 42,5 ile girmiş. O yüzden bu sefer 44 gerçekleşmeyi gören bir Merkez Bankası’nın 2,5 puanlık indirimle indirim döngüsünü bu yıl başlatması bence geçen seneki öngörümüz ne kadar tutarlıysa bu yıl da o kadar tutarlı. O yüzden Aralık ayındaki indirimden kolay vazgeçmemek lazım. Çünkü o indirim bize nefes aldıracak bir indirim.
50 baz puanlık faizle çok ciddi bir faiz yüküne katlanıyoruz. Hep beraber toplum olarak katlanıyoruz. Sadece kendi içimizde birbirimize karşı ödediğimiz faizleri değil, ülke olarak yurt dışına karşı ödediğimiz faizleri de etkiliyor bu. O yüzden ülkeye de nefes aldıracak bir indirim olur.
“2025’te de 2026’da da bu sıkı para politikası devam edecek”
Bizim orta vadeli programda hedeflediğimiz enflasyon tek haneye inene kadar sıkı para politikasının devam etmesi gerekiyor.
O nedenle sıkı para politikası derken şunu kastediyorum. Yüzde 50’lik politika faizi yüzde 20’ye indiği dönemde de sıkı para politikası devam edebilir, yüzde 10’a indiğinde de devam edebilir. Dolayısıyla 2025’te de 2026’da da bu sıkı para politikası devam edecek.
Oranlar düşse de biz düşündüğümüz kadar rahatlayamayacağız eğer mücadelede başarılı olursak. Ama enflasyonun kontrol altına alınmadığı, durduğu bir yerdeki faiz indiriminden, yani bizim bir önce yaptığımız gibi enflasyon çıkarken yapılan faiz indiriminden bahsetmiyorum. O bir sıkılaşma değildi. O faiz indirimi parasal bollaşmaydı. Ve bedelini de zaten hem kurlarda hem enflasyonda ödedik.
Ben hakiki manada enflasyon kontrol altına alındıkça onu takip eden bir indirimden bahsettiğim için benim beklediğim faiz indirimleri sıkılaşmayla çelişmeyen faiz indirimi ve sağlıklı olan bir faiz indirimi.
“2025’te yıllık enflasyon ortalaması yüzde 36 civarına gelir”
Yıl sonunda yüzde 24-26 bandındaki bir enflasyonun ulaşılabilir bir enflasyon olduğunu düşünüyorum.
Aylık enflasyonda geldiğimiz noktaya ve muhtemelen önümüzdeki yıl gelecek enflasyon verilerine bakınca 24-26 aralığındaki bir enflasyonun gerçekçi ve bugüne kadar yaptıklarımızı 2025 yılında tekrarlamamız durumunda olabilecek bir enflasyon olduğunu düşünüyorum.
O zaman 2025’te yıllık ortalaması yüzde 36 civarına gelir.
“Enflasyonla mücadelede sonuç alındıkça makro ihtiyati tedbirlerde gevşeme beklerim”
Özellikle enflasyonla mücadelede sonuç alındıkça gevşeme beklerim. Ama bu gevşemenin dozu dediğim gibi enflasyonda kontrolü kaybetme noktasında değil tamamen kontrol ele alındığında olur. O yüzden gecikmeli gelir.
Mutlaka ilk önce enflasyondaki sonuç alınır. Daha sonra kural seti gevşetilir. Kuralları gevşetmek için hızlı davranmazlar. Yani faiz indirimini daha hızlı yaparlar ama o kurallar bizde kalır. Çünkü arkada bu dengelenme sürecinde pek çok piyasada dengesizlik oluşuyor.
Bazen piyasadaki Türk Lirası bollaşıyor. Bu noktalarda sterilizasyon tedbirleri sırasında bankaların zorunlu karşılık mekanizması kullanılıyor.
Ekonomideki dengelenme sürecinde yük biraz bankaların omzuna yıkılmış durumda. O nedenle bu politikada bankalar en son gevşetilecek taraf olurlar. Biz Türk bankacılık sektörü olarak bunun normalleşme sırasındaki yükünü çekmeye devam ederiz.
“Asgari ücret çok zor bir konu”
Asgari ücret konusuna hiç girmek istemem. Çünkü çok zor bir konu.
Bir rakam telaffuz ettiğim zaman mutlaka ya işvereni ya asgari ücret zam beklentisi içinde olan kişileri kırmış olurum. Hassas bir konu. Daha önce sorulmuştu. Allah masada olanların yardımcısı olsun demiştim.
Sadece tek seferde bir oran telaffuz ederek masadan kalkılabilecek bir konu olmadığını tekrarlayabilirim.
Asgari ücret zammı ne olursa olsun, sonucun nerede olduğuna bağlı olarak, mutlaka beraberinde ya işverenin ya asgari ücretli kesimin desteklenmesi gerektiğini ve uzlaşmanın çok zor olduğu bir alan olduğunu ifade edebilirim.
“Turizm sektörüne verdiğimiz taahhüdü yerine getirdik”
2024 yılında kredi büyümelerine çok ciddi sınırlamalar geldi ve kredi büyümeleri bankalar için sınırlandırıldı. Bu sınırlamalar dahilinde biz geçen sene bu konuşmayı yaparken önümüzdeki 2 yıl için turizm sektörüne verdiğimiz 1 milyar dolarlık kredi bakiyemizi 2 milyar dolara çıkartacağımızı, 1 milyar dolar arttıracağımızı söylemiştim.
2024 yılında biz o kısıtlarla 1,5 milyar doları geçtik. 1 milyar 570 milyon dolara geldik. Dolayısıyla turizm sektörüne verdiğimiz taahhüdü yerine getirdik. 2025’de de devam edeceğiz ve bu bakiyeyi 2 milyar dolara çıkarmakta kararlıyız. O kısıtlarda tercihimizi turizmden yana kullanıyoruz.
“Öngörülebilirliği tesis ettiğinizde, insanlar faizin bir sonraki ay ineceğini gördüğünde zaten önceden pozisyon almaya başlarlar”
Faiz indirimlerinin konut satışlarını etkilemeyeceğini öngörüyorum. Tekrar bizi tüketime yönlendirecek, tüketim tarafını canlandıracak bir faiz indirimi döngüsünden bahsetmiyorum. Aslında parasal sıkılaşmadan vazgeçmekten bahsetmiyorum.
Enflasyon kontrol altına alındıkça, enflasyon düştükçe hala politika faizinin hep reel olarak pozitifte kaldığı, enflasyondaki düşüşü takip eden, kontrollü bir faiz indiriminden bahsediyorum. Sadece oradaki pozitif marjin 6 puan olmasına gerek yok. Çünkü inen bir ortamda 2,5 puanlık, 3 puanlık pozitif marjlar da bir sonraki ay için çok büyük avantaj demektir pozisyon almak için.
Öngörülebilirliği tesis ettiğinizde, insanlar faizin bir sonraki ay ineceğini gördüğünde zaten önceden pozisyon almaya başlarlar. O yüzden ben bunun sıkılaşmadan vazgeçmek anlamına gelmeyeceğini, sıkılaşma yıl boyu devam edeceği için de herhangi bir şekilde konut başta olmak üzere bir kredinin türünde patlamaya neden olmayacağını düşünüyorum, ki zaten mevcut kural seti, büyüme kısıtları buna imkan vermez.
“Enflasyon muhasebesine geçtiğimiz zaman da vergiyi sektör olarak onun üzerinden ödemeliyiz”
Ben yüksek enflasyon varsa enflasyon muhasebesine geçilmesi taraftarıydım. Ama biliyorsunuz bankacılık sektöründe vergileri enflasyon muhasebesiz olarak ödüyoruz. Dolayısıyla enflasyon muhasebesiz olarak vergi ödemeye 2025 yılında da devam edeceğiz. O nedenle enflasyon muhasebesine geçmemizin bir anlamı yok. Yani iki iş yapmış olacağız.
Teknik olarak fazladan bir süreç yaşanacak. Halbuki zaten yurt dışından borçlanan bankaların tümü diğer yabancı para borç aldığımız müşteriler, sendikasyona katılan bankalar için yabancı para cinsinden enflasyona endeksli olarak da bu bilançoları açıklıyor.
İçeride de mevcut sistemin devam etmesi, -vergi zaten onun üzerinden ödenecekse-, enflasyon muhasebesine geçişin de bankalar için bir yıl ötelenmesi mümkün olabilir. Bir sorun yaratmaz diye düşünüyorum. Ama normal şartlarda enflasyon muhasebesine geçmeliyiz.
Enflasyon muhasebesine geçtiğimiz zaman da vergiyi sektör olarak onun üzerinden ödemeliyiz. Ama zaten vergi ödeyemeyeceğimiz yasal olarak ortaya çıkmışken de enflasyon muhasebesine geçmenin bize çok büyük bir kazancı olmaz diye düşünüyorum.
Döviz kredilerinde görünüm
Merkez Bankası yabancı para kredilere de büyümede sınır getirdikten sonra o sınır çok işlemedi. Çünkü yabancı para kredi iştahı ve Türkiye’deki yabancı para kredi portföyünün büyüklüğü o büyüme sınırları içinde de kredi verilmeye devam edilmesine neden oldu.
Firmaların önemli bölümü yabancı para kredi alarak kısa pozisyona geçmeyi ve aldığı kredilerle Türk Lirasına dönüp işletme sermayesi ihtiyacını karşılamayı tercih edince şu anda Merkez Bankası bu alana daha sıkı bir şekilde bakmaya başladı.
O nedenle burada da kısıtların artma ihtimali artıyor. Her geçen gün daha çok kısıt gelme, o yüzde 1,5 oranın da aşağıya çekilme ihtimali var.
Çünkü Merkez Bankası’nın istemediği bir şey oluyor. Yabancı para krediyle içerideki Türk lirasına dönüş hızlanıyor ve TL kredideki büyümeyle içeride lira bollaşıyor. Bu da aslında arzu etmediği bir şekilde enflasyonist etkinin devam etmesine neden oluyor. Yabancı para krediler de bunun parçası olduğu için ben büyümenin dozunun biraz daha düşmesini beklerim.
“Net faiz marjlarımız sıfır seviyesinde, yani başa baş noktasında”
Dokuz aylık bilançoları açıkladık. Dokuz aylık bilançolarda görüyorsunuz. İçinde bulunduğumuz ekonomik konjonktür bankalar için bankacılıktan kar etmeyi mümkün kılmıyor. Hepimiz zarar etmemek için mücadele ediyoruz. Dolayısıyla son çeyrekte bu tablo devam eder. Net faiz marjlarımız sıfır seviyesinde. Yani başa baş noktasında. Bilançolarımız kar üretmiyor. O yüzden son çeyrekte de benzeri bir tabloyu görürüz. Sürpriz bir son çeyrek karlılığı ya da karsızlığı oluşmaz diyebilirim.
“Yüzde 43 bandı hâlâ yabancıların 2 yıllık tahvilimize girmesi için cazip bir faiz oranı”
Aslında dikkat ederseniz bu yüzde 43 seviyesindeki faizler bizim 2 yıllık gösterge tahvillerimiz içinde yıl boyu etrafında dalgalandı. Yani yüzde 45’lere de geldi, yüzde 38’lere de indi. Dolayısıyla bu 43 bandı hala yabancıların 2 yıllık tahvilimize girmesi için cazip bir faiz oranı.
Faiz indirim döngüsünün başlayacağını, Türkiye’deki enflasyonun yüzde 20’li seviyelere ineceğini düşündüğümüz bir ortamda 2 yıllık kağıdın yüzde 43 faizinin hala cazip olduğunu düşünüyorum.
Dolayısıyla önümüzdeki yıl zaten faiz indirimi başladığında para nereye gider derseniz, ben 2 yıllık tahviller başta olmak üzere bizim 2 yıllık ve 5 yıllık kağıtlarımıza paranın gideceğini, hatta 10 yıllıkların da bundan nasibini alacağını, dolayısıyla faiz indirim tarafında geçen sene gördüğümüz dolardan Türk lirasına geçişin bu sefer Türk lirasından kağıtlar yönüne, tahvillere doğru geçişin başlayacağını düşünüyorum.
Swap limitlerinin kademeli olarak açılması senaryosunda net faiz marjında iyileşme beklenebilir mi?
Aslında net faiz marjımızdaki iyileşmeden ziyade kur hareketini belirleyecek olan ve içerideki gene bizim borçlanma maliyetlerimizi etkileyecek bir unsur olur.
Ama böyle bir dengelenme sürecinde risklerimizi de kırılganlıklarımızı da arttıracağı için ilk aşamada tercih edilmeyeceğini düşünüyorum.
Biraz daha bu enflasyon kontrol altına alındıktan, belki o korkular azaldıktan sonra swap limitleri arttırılabilir. Yoksa o sıcak bir para ve o sıcak paraya kapıyı açtığınız zaman çıkışını da göze almanız gerekiyor. O çıkışı göze alabileceğimiz rezerv seviyelerine henüz gelmediğimizi düşünüyorum.