Memeliler de tıpkı insanlar gibi göbek kordonu aracılığıyla besin alıyor. Bu yüzden bir maymunda bu deliği görmek elbette mümkün.
Peki ya kedi, köpek ve diğer canlılar?
Aslında göbek deliği, birçok canlıda var.
Tek farkları hepsini fark edebileceğimiz kadar büyük ve görünür olmamaları. Hayvanlar, embriyoların nasıl geliştiğine bağlı olarak gruplara ayrılıyor. Birinci grubu yakından biliyoruz, embriyonun anne karnında ihtiyaç duyduğu besini plasentadan alması.
Diğer grupta ise yumurtlayanlar var. Takdir edersiniz ki bu gruptaki canlıların yavrularına ihtiyaç duydukları besini sağlamaları için plasentaları yok. Kuşlar gibi yumurtlayarak üreyen hayvanlar, gelişim süreçlerinde bir embriyo ve ona besin sağlayan yumurta sarısı ile yumurtanın içinde gelişiyorlar.
Yumurta sarısı, embriyonun büyümesi için gerekli olan besinleri sağlıyor.
Ancak bu hayvanlar doğduklarında sarıyı ağız yoluyla alamıyorlar. Bunun yerine embriyo, yumurtanın içinde gelişirken “yumurta sapı” adı verilen bir yapı aracılığıyla sarısına bağlanıyor.
Yumurtadan çıktığında bu beslenme bağlantısı kuruyor ve zamanla küçülüyor. Yani yumurtadan çıkan hayvanların da aslında bir göbek deliği var, fakat bu iz o kadar küçük ki gözle görmek neredeyse imkânsız.
Yumurtlayarak doğuran hayvanlar (ovovivipar) farklı bir gelişim aşamasına sahip.
Bu türler, embriyo gelişimini bir yumurtanın içinde yapıyor fakat yumurta annenin içinde kalıyor. Anne, yavrular doğmadan önce bu yumurtaları dışarı bırakmıyor. Bunun yerine yumurtalar, annenin içinde çatlıyor ve yavrular canlı doğumla dünyaya geliyor. Yılanlar, kertenkeleler ve bazı deniz canlıları gibi ovovivipar hayvanlar, doğrudan göbek kordonu aracılığıyla annelerinden beslenmezler.
Bunun yerine yumurta kesesinin içindeki besinleri emen “yumurta sapı” aracılığıyla büyürler. Dolayısıyla bu türlerde de bir göbek deliği izi var, ancak hayvanın gelişim süreci farklı olduğu için bu iz, memelilerdeki kadar belirgin değil.